Kalp ile beyne pıhtı atması arasındaki ilişki genellikle kalpten kaynaklanan emboli adı verilen pıhtıların beyin damarlarına ulaşmasıyla ilgili. İnme olarak da bilinen bu hastalık son zamanlarda çok sık görülüyor. Bu durumun kalp hastalıklarıyla ilişkisi ve kalp sağlığında dikkat edilmesi gerekenleri Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Davit Saba’ya sordum.ANİ KAYIPLAR OLABİLİR
Bazı kalp hastalıklarında kalp içinde ve ana atardamarlarda oluşan pıhtıların, dolaşım yoluyla beynin damarlarını tıkayarak genellikle ani olarak beynin beslenmesini bozabildiğini söyleyen Prof. Dr. Saba, “Bu durum felç veya ani hayati kayıplara neden olabilir. Beynin damarlarının tıkanmasına bağlı olarak beyne pıhtı atması, kalp rahatsızlıkları sonucu gelişen hayati kayıplardan sonra dünyada ikinci sırada yer almaktadır. Kanama nedeniyle gelişen hayati kayıplar ise daha yaygın. Beyin damarlarındaki tıkanıklıklar genellikle kalp dışı rahatsızlıkların ve kafa içi damarların hastalıklarının bir sonucu olarak ortaya çıkar. Şah damarı hastalıkları, beyin damarları açısından öncelikli bir pıhtı kaynağıdır” dedi.RİTİM BOZUKLUĞU RİSKLİ
Beyne pıhtı atmasının yaklaşık yüzde 30’unun nedeninin kalp hastalıkları sonucu oluşan pıhtılar olduğunu belirten Prof. Dr. Saba “Ritim bozukluğu olan hastalar en yüksek risk grubundadır. Kalp kapak hastalıkları, yapay kalp kapağı takılmış olan hastalar, son bir ay içinde kalp krizi geçirmiş hastalar, kalp krizi sonucu kalbin kasılma gücünün azaldığı hastalarda kalp içerisinde pıhtı oluşturarak beyne pıhtı atmasına neden olabilir” dedi.VAKİT KAYBEDİLMEMELİ
Prof. Dr. Saba, acil müdahale gerektiren belirtileri ise şöyle sıraladı: “Ani görme kaybı, ağzın yana kayması, göz kapağının düşmesi, sağ veya sol kol veya bacakta aniden başlayan hareket kusurları, anormal konuşma, konuşulanları anlayamama, beyne pıhtı atması olgusunun doğru tanımlanmasına yol açan olası bulgulardır. Ani ayakta duramama, ani görme kaybı, ağzın-yüzün kayması, kol güçsüzlüğü, konuşma bozuklukları görüldüğünde en kısa sürede beyne pıhtı atması konusunda yetkin bir merkeze yönlendirmek üzere acil hizmetler aranmalıdır.”HAYAT KURTARAN ÖNLEMLER
Prof. Dr. Saba, şu uyarılarda bulundu:
Kronik hastalıkları kontrol altında tutun: Hipertansiyon, diyabet, kolesterol yüksekliği gibi kalp ve beyin damar hastalıkları için risk oluşturan durumlar, hekim kontrolünde uygun ilaçlarla tedavi edilmelidir.
Akdeniz tipi beslenin: Hayvansal kaynaklı yağlardan kaçınmalı, günlük tuz tüketimi azaltılmalı, tatlı ve hamur işleri çok fazla tüketilmemelidir. Her gün düzenli sebze ve meyve tüketen kişilerde felç olasılığının 5 yıllık zaman diliminde yüzde 10 oranda azaldığı tespit edilmiştir.
Sigara kullanmayın: Sigara içenlerde içmeyenlere göre felç olasılığı 2 kat daha fazladır. Sigara kullanan kişilerde kanın akışkanlığı azalır, damarların iç yüzeyinde hasarlar oluşur ve pıhtılaşmaya eğilim artar. Pasif içiciler de aktif içiciler kadar risk altındadır.
Alkol tüketimini azaltın: Günde 60 gramın üzerinde ağır alkol kullanımı, alkolün direkt nörotoksik etkisinin yanı sıra kalp hastalıklarına da sebep olur ve beyne pıhtı atmasına yol açarak felçlere neden olabilir.
Fiziksel aktivite yapın: Hareketsiz yaşam tarzı, şişmanlık, uyku apnesi sendromu gibi durumlar; insülin direnci, diyabet, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği gibi hastalıklara eğilimi artırarak felçlere neden olurlar. Düzenli egzersiz ve düzgün beslenme vücudun enerji ve metabolik dengesini sağlayarak kalp hastalıkları ve beyin damar hastalıkları riskini azaltır.KİMLER RİSK ALTINDA
Kalp ve damarlara ait risk faktörlerini zamanında tespit etmenin olası felçleri önlemek açısından oldukça önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Saba, şöyle dedi: “Erkeklerde 65 yaş üstü kişilerde ve ailesinde felç hikayesi olanlarda daha sık görülür. Bunlar değiştiremeyeceğimiz risk faktörleridir. Değiştirebildiğimiz risk faktörleri ise hipertansiyon, diyabetus mellitus, hiperlipidemi, şişmanlık, sigaradan uzak durmak, uyku apnesi sendromu, atrial fibrilasyon gibi kalp hastalıkları, aşırı alkol tüketimi gibi durumlardır.”ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ
Beyne pıhtı atmasına neden olan kalp hastalıklarının, bir dizi kardiyolojik tetkiklerle erken veya zamanında teşhis edilebildiğini söyleyen Prof. Dr. Saba, şöyle dedi: “Basit bir elektrokardiyogram veya günlük ritim kaydı alan holter cihazı ile kalp ritim bozuklukları teşhis edilerek tedavi edilebilir. Kan tahlilleri ile diyabet ve dislipidemi gibi metabolik hastalıklar saptanarak kontrol altına alınabilir. Düzenli tansiyon ölçümleri ile hipertansiyon tanısı koyulabilir. Ekokardiyografi kalp içi pıhtı kaynaklarını ve kalp kapak hastalıklarını saptamada son derece etkin bir tetkiktir. Şah damarlarındaki darlıkları saptamak için boyun ultrasonografisi ayırt edicidir. Belirti veren ya da girişim gerektiren olgularda sanal veya klasik anjiyografi yapılabilmektedir.”